MENFİ TESPİT DAVALARI (BORÇTAN KURTULMAK)

Bir önceki yazımızda icranın zamanaşımı nedeniyle geri bırakılması (düşmesi) konusunu incelemiştik. Peki icra takibinin kesinleşmesinden sonra borçtan kurtulmanın bir yolu var mıdır? Bu soruya İcra ve İflas Kanunumuz’un 72 . Maddesi olumlu cevap vermektedir.

Menfi Tespit Davası Nedir ?

Menfi tespit davası ,bir icra takibinde itiraz süresini geçirmiş borçlu yararına getirilen bir davadır. Gerçekten de bir kimse ödeme emrinin tebliğinden sonra takibin şekline göre genellikle yasal 7 günlük itiraz süresini kaçırmış olabilir. Bu durumda borçlu, borcundan kurtulmak için menfi tespit davası açma hakkına sahiptir.

Menfi Tespit Davasında görevli ve yetkili mahkeme neresidir?

Bu dava türünde görevli mahkeme genel hükümlere göre belirlenmektedir. Örneğin kira sözleşmesi için icra takibi yapılmışsa sulh hukuk mahkemesi , bono(senet) için icra takibi yapılmış ise asliye ticaret mahkemeleri görevlidir. Önemli olan ,temel ilişkinin saptanmasıdır. Bir misalde senet , işçinin işverene işe girerken vermiş olduğu bir senet ise iş mahkemeleri görevli olacaktır. Görevli mahkemeyi belirlemek çok önemlidir. Zira görevsiz mahkemelerde açılan dava uzun yıllar sürebilir ve davanın kaybedilmesi durumunda davayı açan taraf yargılama giderlerinden sorumlu tutulacaktır.

Yetkili mahkeme ise icra takibinin yapıldığı yer veya alacaklının yerleşim yeri mahkemesidir. Bu davayı açmak isteyen kişinin bu iki mahkemeden birini seçme hakkı bulunmaktadır.

Menfi Tespit davalarında ispat yükü kime aittir.

Bilindiği üzre müddei iddasını ispatla mükelleftir. Bu davada ispat yükü, alacaklı olduğunu iddia eden davalı üzerine düşmektedir.

Senet borçlusu menfi tespit davası açabilir mi?

Bu soruya olumlu cevap vermek gerekmektedir. Bonoda borçlu olan kişi menfi tespit davası ikame edebilir. Ancak bu sefer ispat yükü ters çevrilmekte ve borçlu senetten dolayı borçlu olmadığını ispat etmesi gerekmektedir. Senetlerin illiyetten mücerret olması dolayısıyla ispat yükü, borçlu aleyhine ağırlaştırılmıştır. Ne var ki bu husus ,borçlunun borcundan kurtulamayacağı anlamına gelmemektedir. Çünkü duruma göre ticari defterlerin incelenmesini , hayatın olağan akışı ile ilgili gerekçelerin değerlendirilmesini yahut da bir kısım hükümsüzlük sebeplerine dayanma hakları vardır. Burada davanın kazanılması , doğru delile dayanmak ve doğru vakıaları ileri sürmekten geçmektedir. Yani örnek vermek gerekirse senet veren kişi bir hastalığa yakalanmıştır. Ne var ki hastalığın durumuna göre doğru ilaç verilirse hasta kurtulmaktadır.

Bankanın yaptığı takiplere karşı menfi tespit davası açılabilir mi?

Bu soruya da olumlu cevap vermek gerekmektedir. Çünkü güçlü bankalar , şahıslardan fahiş miktarda paralar almaktadır. Bir kişinin ana para borcu 300 bin TL iken 6 ay sonra borç miktarı 1.000.000 TL yi geçebilmektedir. Çoğu zaman kredi sözleşmelerinin her sayfasına hızlıca imza atan insanlar, artık bu imzadan dönülemeyeceğini düşünse de fahiş faiz miktarına karşı menfi tespit davası açılmasına Yargıtay cevaz vermiştir.

Aynı zamanda bankalar rehnin , ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibin yanı sıra , genel haciz yolu ile de ilamsız takip başlatmakta ve insanları bir anda cebri icra baskısı altına almaktadır. Bankalar önceden ipotek koyduğu taşınmazları ,evi,araçları sattırırken aynı zamanda da kişilerin evine ve iş yerlerine haciz uygulamaktadır. Yani bir borç için birden fazla icra takibi yapmaktadırlar. Vatandaşlar ise genelde bankaların karmaşık yapısı ve uyguladığı politikalar yüzünden dava açmaya çekinse de aslında haklarını arasalar bankalardan tazminat dahi alabilirler.Nitekim Yargıtay bir kararında ”bankanın basiretli bir tacir gibi davranması gerektiğini, huzurda alınmayan imza dolayısıyla cebri icraya başlamasının kötüniyeti gösterdiğine vurgu yapmış ve bankayı ağır tazminata mahkum etmiştir.Ayrıca haksız haciz yapılmasından dolayı manevi tazminat da talep edilmektedir.

Menfi Tespit Davası Kazanılırsa ne olur?

Menfi tespit davasının kazanılmasıyla birlikte takip olduğu yerde durur. Burada dikkat edilmesi gereken nokta davanın kesinleşmesiyle değil davanın kazanılmasıyla takibin duracağıdır. Daha kolay anlatmak gerekirse , dava ilk derece mahkemesinde borçlu lehine hükme bağlanırsa ,hükümle birlikte takip olduğu yerde durur. Artık dava kesinleşene kadar alacaklı ,borçlu aleyhine hiçbir icra takip ve haciz işlemi yapamaz. Kanunla getirilen bu durumun sonucu olarak , borçlular artık uzun yıllar süren istinaf ve temyiz aşamalarını beklemeyecektir.

Borcumu ödedim , menfi tespit davası açabilir miyim?

Bu soruya da olumlu cevap vermek gerekir. Borcunu ödemiş olan kişi de , aslında borçlu olmadığı parayı ödediğini ispat ederek geri alma davası açma hakkına sahiptir.

Borca kefil oldum , menfi tespit davası açabilir miyim ?

Gerek icraya kefalet gerekse borca kefalet veren kişi menfi tespit davası açabilir. Yargıtay da icra kefili olan kişilerin menfi tespit davası açma haklarının bulunduğuna vurgu yapmıştır.

Menfi tespit davası açmak istiyorum ancak dava giderlerini karşılayamıyorum , ne yapmam gerekir?

Bu davayı açan kişilerin üzerinde genellikle çokça haksız haciz ve icra takibi bulunduğu için fakirliğe düşmüşlerdir. Muhtarlıktan fakirlik belgesi alıp ” adli yardım talebiyle” dava harç ve giderlerini ödemeden dava açma hakları bulunmaktadır. Adli yardım talebini avukatlar da yapabilmektedir. Adli yardım çok teferruatlı bir konu olduğu için avukata danışılmasında fayda vardır.

MENFİ TESPİT DAVASI YARGITAY KARARLARI

T.C YARGITAY 11.Hukuk Dairesi Esas: 2020/ 5995 Karar: 2021 / 3833
Karar Tarihi: 20.04.2021

Bölge Adliye Mahkemesince, dava ve takibe konu bonolarda keşidecinin şirket eski müdürü … olduğu, kendisinin keşide ettiği davaya konu 4 adet bonoda temsilci olduğu, davacı şirketi temsilen şirket aleyhine aval verdiği, bono metinlerinden bu hususun açıkça belli olduğu, TTK 687. maddesi uyarınca senet metninden anlaşılan defilerin iyiniyetli hamile karşı ileri sürülebileceğinden senet metninden anlaşılan temsilcinin kendisiyle işlem yapma yasağı sebebiyle avalin davacı şirketi bağlamayacağı, hamilin bu hususu bilip bilmemesinin sonucuna etkili olmayacağı, davalı …’ ın senetleri yetkili olduğu dönemde düzenlemişse kendisi ile işlem yapma yasağı nedeniyle yetkisi sona erdikten sonra düzenlediyse yetkisiz olması sebebi ile aval işleminin geçersiz olacağının açık olduğu, geçersiz gerekçeye dayanılarak davanın reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf talebini kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına, davacı talebi ile ilgili yeniden hüküm kurulmasına, davanın kısman kabulü ile, davacının Konya 4. İcra Müdürlüğünün 2015/1027 esas sayılı icra takibine konu bonolarından dolayı borçlu olmadığının tespitine,

MENFİ TESPİT DAVASI – TEMİNAT SENEDİ OLDUĞUNDAN BAHİSLE GEÇERSİZ OLDUĞU İLERİ SÜRÜLDÜĞÜ – LEHİNE AVAL VERİLENİN BORCU GEÇERSİZ OLSA BİLE AVAL VEREN BU GEÇERSİZLİĞİ İLERİ SÜREMEYECEĞİ – DİRENME KARARININ BOZULMASI

T.C YARGITAY .Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/ 19-3091 Karar: 2021 / 965
Karar Tarihi: 07.07.2021

ÖZET: Somut olayda, davacı aval veren tarafından senedin zorunlu şekil şartlarına ilişkin bir eksiklik ileri sürülmemiş, sadece teminat senedi olduğundan bahisle geçersiz olduğu ileri sürülmüştür. Oysa ki, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddesinin 2. fıkrası gereğince aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da, aval verenin taahhüdü geçerlidir. Eş söyleyişle, lehine aval verilenin borcu geçersiz olsa bile aval veren bu geçersizliği ileri süremez. Hal böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki delillere, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

MENFİ TESPİT DAVASI – SENEDİN MÜVEKKİLİNİN ARACINA VERDİĞİ ZARARI KARŞILAMAK İÇİN TEMİNAT AMACIYLA VERİLDİĞİ – ALACAĞINI İSPAT YÖNÜNDE DELİLLERİNİ SUNMA İMKÂNI VERİLEREK SONUCUNDA BİR KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ – DİRENME KARARININ BOZULMASI

T.C YARGITAY .Hukuk Genel Kurulu Esas: 2017/ 6-969 Karar: 2021 / 866
Karar Tarihi: 29.06.2021

ÖZET: Somut olay değerlendirildiğinde; davacı borçlu vekili dava dilekçesinde, icra takibine konu senedin oto kiralama sözleşmesinin eki niteliğinde olduğunu, oto kiralama sözleşmesinin son bölümünün boş olarak imzalatıldığını ve bu bölümün daha sonra doldurulmak suretiyle senede dönüştürüldüğünü, aracın kiralama bedelinin ödendiğini ileri sürerek takip konusu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının iddialarının ispatının HUMK’nın ilgili maddesi uyarınca senet ile mümkün olduğunu, kambiyo senedi vasfındaki bir senede karşı ileri sürülen iddianın senetle ispat edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuş ise de, …/…/… tarihli beyan dilekçesinde; müvekkilinden edindiği bilgiye göre senedin düzenleme amacının, davacı borçlunun müvekkilinin aracına verdiği zararı karşılamak olduğunu, müvekkilinin aracında meydana gelen zararın davacı borçlunun bilgisi ve sorumluluğu dahilinde gerçekleştiğini, davacının bu zararı ödemeyi kabul ve taahhüt ederek senedi imzaladığını belirtmiştir. İspat yükü kendisinde olan davacı borçlu, senedin teminat amacıyla verildiğini ispat edememiş ise de, davalı alacaklı vekili takip konusu senedin müvekkilinin aracına verdiği zararı karşılamak için teminat amacıyla verildiğini kabul etmiştir. Bu durumda mahkemece, davalı alacaklıya senet ile teminat altına alınan ve meydana gelen kazadan doğan alacak ve miktarını yasal delillerle ispat etme olanağı tanınmalı, alacağını ispat yönünde delillerini sunma imkânı verilerek sonucunda bir karar verilmelidir. Hâl böyle olunca; mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

MENFİ TESPİT DAVASI – FAZLA ÖDEMENİN TAHSİLDE TEKERRÜR OLMAMAK ÜZERE DAVALIDAN TAHSİLİNE KARAR VERİLDİĞİ – EURO BEDELLİ ÇEKLER BAKIMINDAN BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ İLE ÖDENEN BEDELİN İSTİRDADINA KARAR VERİLECEĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI

T.C YARGITAY 15.Hukuk Dairesi Esas: 2020/ 2274 Karar: 2021 / 2765
Karar Tarihi: 16.06.2021

bozma öncesi kesinleşen 213.368,00 Euro eksik ve ayıplı iş bedeli bakımından davacının borçlu olmadığının tespiti ile dava konusu 3 çek bedeli olan 148.410 Euro’nun tahsilde tekerrür olmamak üzere istirdadına, kalan 64.958 Euro fazla ödemenin tahsilde tekerrür olmamak üzere davalıdan tahsiline, birleşen dava bakımından ise; tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile davanın kabulü ile davaya konu 11/02/2009 ve 13/03/2009 tarihli 49.470,35’şer Euro bedelli çekler bakımından borçlu olmadığının tespiti ile ödenen bedelin istirdadına karar vermekten ibarettir.

İşbu yazı bilgilendirme amacı ile yazılmış olup hukuki sorumluluk kabul edilmez. Elektronik imzalı ve zaman damgalı olan makalenin başkaca web sitelerinde kullanılması halinde yasal işlem başlatılacaktır. Tüm hakları Av. Asilcan TUZCU’ ya aittir.